0543 932 14 .. numaralı telefon artık yanıt vermiyor

“Deprem olacak mı, ne zaman olacak ?” şeklindeki sorular O’nun en çok kızdığı sorulardı. “Tabi olacak” derdi. “Ülkemiz bir deprem bölgesi, onu önleyemeyiz ancak alacağımız önlemlerle zararlarını en aza indirgeyebiliriz” diye ilave ederdi.

Artık telefonunu açmıyor. 45 gün süren bir tedavinin ardından bu yılın 21 Ocak günü yitirdik O’nu… Sadece çocukların değil, bütün toplumun “Deprem Dedesi” olmuştu. Bazıları açıklamalarını ve deprem konusundaki uyarılarını ürkütücü buluyor, O’na kızıyor, bazıları da “en seksi erkek” yakıştırmasını yapıyor, sevimli ve sempatik buluyorlardı. Prof. Dr. Ahmet Mete IŞIKARA’dan söz ediyorum. Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun.

17 Ağustos 1999’da meydana gelen deprem felaketi bölgede büyük bir yıkım ve can kaybına neden olmuştu. Devlet otoritesi şaşkın, halk ise korkunç bir panik içindeydi. Bölgeye ulaşım zorlukları çekiliyor, kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları yapılamıyordu. Yıkıntılar altında sağ kalabilenler kurtarılabilecek miydi ? Ne kadar dayanabilecekler, yaşama arzuları, sabırları ve ümitleri buna yetecek miydi ? Yoksa bir iş makinasının kepçesi, bir kazmanın sivri ucu, ya da yerinden oynayan bir beton blok, bedenlerinin sağlam kalan kısımlarına zarar verecek veya yaşamlarını hepten mi sonlandıracaktı ? Bu sorular yıkıntılar arasında yakınlarını arayan, kurtarma çalışmalarına katılan ve bölgede bulunan herkesin beynine adeta bir hançer gibi saplanıyordu.

Deprem olduğunda Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkan Yardımcısıydım. Binlerce insanımızı kaybettiğimiz bu felakette, daha fazla yurttaşımız da engelliler ordusuna katılmıştı. Kurum olarak çalışmalara yardımcı olmak, en azından yetkin elemanlarımızla hayatta kalanlara psikolojik destek vermek konusundaki talebim, aynı zamanda yerbilimci bir profesör olan bakanımız Şuayip ÜŞENMEZ tarafından kabul edilmemişti. Kullanmadığım yıllık izinlerimi alarak, o sırada Başbakanlık Müşaviri olan, rahmetli Faruk ÖZTİMUR’la hemen bölgeye intikal ettik. O, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı, ben genel sekreteri kimliğimizle felaket alanında ne yapabileceğimizi araştırdık. Dönüşte Erzincan Depreminden deneyimli kardeşim, Karabük’te prefabrik konut üreten Süleyman ÖZEK’i aradım. İki günde, ücret almadan hazırladığı konutla altı adet seyyar tuvaleti dönemin MHP Karabük Milletvekili İlhami YILMAZ’ın tır aracıyla İzmit’e götürdük. Valiliğin yanında, Ekşioğlu İnşaat’ın arsasına, Süleyman’ın gönderdiği 12 işçiyle 24 saatte kurduğumuz küçük konut, bölgede konuşlanan ilk prefabrik yapı oldu. Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Yardım ve Koordinasyon Merkezi adını verdiğimiz buradan çalışmalarımızı yürüttük. O dönem İzmit’teki 15’nci Kolordu Komutanı olan, Ergenekon müebbetlisi ! Hurşit TOLON Paşa, askeriye üzerinden elektrik, telefon, faks ve internet bağlantılarımızı sağladı, ayrıca iki adet sahra çadırı verdi. Sakarya’dan Yalova’ya kadar bütün bölgedeki yardımları ve faaliyetlerimizi buradan sürdürdük. İki buçuk ay kadar bölgede kaldım. İşte bu arada IŞIKARA Hoca’yla tanıştım. Adeta çırpınıyordu. İnsanları bilinçlendirmek için deprem öncesi de sayısız uyarılarda bulunmuş, televizyonlarda, radyolarda konuşmuş, tehlikenin kaçınılmaz olduğunu ve büyüklüğünü anlatmıştı.

O yılmıyor, sırtında ömür boyu taşıdığı skolyozuna rağmen yorulmuyordu. Daha sonra son gününe kadar başkanlığını yaptığı, kurucuları arasında NTV’den Oğuz HAKSEVER, Gazeteci Pınar TÜRENÇ ve benim de bulunduğum Türkiye Afete Hazırlık ve Deprem Eğitim Derneği’ni kurdu. Hedefinde hep çocuklar vardı. Yetişkinlerin bu konudaki duyarsızlıklarından usanmış, taze beyinlere bu bilincin yerleştirilmesinin daha yararlı olacağını görmüştü. Bu amaçla Şişli Terakki Lisesi’nde yaptığımız ilk basın toplantısında, “BİR MİLYON ÇOCUK, BİR MİLYON AİLE” kampanyasını başlattı. Engellileri de unutmamıştı. Deprem öncesi, deprem esnası ve sonrasında ne gibi önlemler alınması gerektiğini konferanslarında anlatıyor, derneğin yayınladığı CD ve kitaplarla öğretiyordu. Engellilerde Depreme Hazırlık (engelli grupları için 4 ayrı kitap), Deprem Dede ve Engelliler, Binaların Sırrı v.b. bunlardan sadece birkaçıydı.

Bu arada hiç durmuyor, Bursa, İzmir, Antalya, Çanakkale, Adapazarı gibi batı illerinin dışında, doğuda Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Kilis, Batman ve Mardin illerinde Valilikler, Kızılay, Belediyeler, Askeri Birlikler ve okullarda konferanstan konferansa koşuyordu.

14 Şubat 2001’de Ankara’da Milli Kütüphane’de ÖZÜRLÜLERİN AFET HAZIRLIĞI konulu bir konferans düzenlemiştik. Bu konferansa A.B.D.’den deprem konusunda ünlü bir uzman olan June Isaacson KAILES’in yanı sıra çeşitli kuruluşların yetkilileri de konuşmacı olarak katılıyordu. Programı ben yönetiyordum. O gün aynı zamanda Dünya Sevgililer Günü’ydü. Açılış konuşmama, Hocanın uslubuyla örtüşen bir biçimde, İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak “Sizi seviyorum” la başladım. Bakanın yanında oturan Hoca, bıyıklarının altından kıs kıs gülüyordu.

20-25 Mayıs 2002’de gerçekleştirdiğimiz 10. Ayvalık Özürlüler Şenliği’ne davet ettiğimiz IŞIKARA, tıklım tıklım dolu olan sinemada konferansını verdikten sonra birlikte dışarı çıkmıştık. Federasyon Genel Başkan Yardımcısı Hamdi ATAY’la “Hocam bir yemek yiyelim” dedik. Kabul etti. Belediyenin yanında, rıhtımın üzerindeki restorana geçerken uzun bir masada bakan, milletvekilleri, vali ve diğer protokol ziyafetteydiler. Bakan Hocayı masalarına davet etti. Hoca; “ buraya gelip de konferansı izlemeyip yemeye başlayanların masasına oturmam” deyince hepsi mahcup oldu. Rahmetli lafını esirgeyen bir kişi de değildi. Biz üçümüz ayrı bir masaya oturduk.

Bugün 14’ncü yılını yaşadığımız Marmara Depreminin silinmeyen acılarının üstüne art arda Bolu-Düzce, Bingöl ve Van acıları eklendi. O günden bugüne çok şeyler yapıldı, yasal düzenlemeler, önlemler alındı. Ama bu konuda sahip olmamız gereken bilinç hala yeterli düzeyde değil. Deprem ülkemizin kaçınılmaz bir gerçeği. Bu gerçeğin yaratacağı can ve mal kayıplarının en aza indirgenmesi için daha çok çabaya gerek var.

Bu vesileyle başta 17 Ağustos 1999’da yitirdiğimiz insanlarımızla, diğer tüm depremlerde can veren yurttaşlarımızı ve Sevgili Hocamız Ahmet Mete IŞIKARA’yı rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Fikret GÖKÇE
17 Ağustos 2013