Afetlerde en çok sizi kendi hazırlığınız ve bilginiz korur

Kendinizin ve sevdiklerinizin güvenliğinden öncelikle siz sorumlusunuz!

17 Ağustos 2011, AHDER- 1999 Marmara Depremi’nde ölümlere çürük binalar, sabitlenmemiş eşyalar ve deprem anında nasıl davranması gerektiğini bilemeyen insanların bilgisizliği neden olmuştur. Binaların depremde hasar görmesi normaldir; fakat yassı kadayıf gibi yerle bir olması kabul edilemez bir durumdur.
Afetlerin yıkıcı ve toplum hayatını sekteye uğratan etkileri hemen kendini gösterir. Hayatın normal akışı durur. Alt yapıda, telafisi imkânsız zararlar meydana gelir. Su ve elektrik kesilir. Haberleşme sekteye uğrar. Yollar bozulur ve ulaşım kesilir. Bu durumda profesyonel ekipler, afet bölgesine ulaşım saatler aldığı için anında müdahale gerçekleştiremezler. Birey ve ailelerin işte böyle durumlar için afetlere önceden hazırlanmış olması gerekir.
Öncelikle bireysel daha sonra toplumsal düzeyde depremlere hazır olmamız için, deprem konusunda bilgilenmeli, konutlarımızda ve çevremizde güvenli yaşam bilincine sahip olarak kendimizi geliştirmeli, eğitim almalı ve en önemlisi muhtemel bir deprem öncesinde neler yapabileceğimiz konusunda bilinçlenmeliyiz.
Toplumsal yapımız gereği herhalde, nedense hem iyi olayları, hem de kötü olayları üzerimize pek yakıştıramayız. Hızlı araç kullanırken, hatalı sollama yaparken, vapurda iskele verilmeden atlarken, kırmızı ışıkta araçların arasından karşıya geçerken hep aynı cümlenin arkasına sığınırız, “Bana bir şey olmaz”.
Oysa gerçekten “kaza” olarak adlandırılabilecek olaylar dışında birçok olay herkesin başına aynı risk oranıyla gelebilir. Ne zamana kadar? Risk sayılabilecek davranışları en aza indirebilirsek o zaman istenmeyen durumlar sadece kaza oranında başımıza gelir.
Deprem konusunda da doğanın gücü karşısında yapabileceklerimizin sınırları var. Fakat daha önce karşılaştıklarımız afetler karşısında bilimin, teknolojinin yardımıyla öğrendiğimiz hesap ve çeşitli yöntemlerle bütün yapılarımızı (binaları, köprüleri, barajları) projelendirip imar edebiliriz. Bilimin ve teknolojinin ilerlemesi ve tarafımızdan bilinçli bir şekilde kullanılması sonucunda hesap ve imalat yöntemleri sürekli olarak gelişir. Bizim hiç usanmadan ve asla “Ben yeterince biliyorum, artık yeni bir şey öğrenmeme gerek yok” deme gafletine düşmeden takipçi bir davranış içinde olmamız gerekir.
Herkesin kendi afet eylem planı olması gerekir. İster evde, işyerinde, okulda olun, ister yolda ya da aracınızın içinde olun, yaşadığınız ve bulunduğunuz ortamlarda deprem ya da bir başka afet anında ne yapacağımızı, nereye saklanıp, nereye kaçacağımızı önceden planlamalıyız. Herkesin kendi eylem planını hazırlaması ve bunu da belli aralıklarda uygulaması gereklidir.
Şehrimizin ve evlerimizin güvenli imar ve yapı kurallarına uygun yapılıp yapılmadığına dikkat etmeliyiz. Ev içinde “Deprem Tehlike Avı” yaparak, deprem sırasında kayıp düşebilecek, devrilerek ya da kırılarak yaralanmamıza neden olabilecek eşyaları belirlemeli, bunların yerini değiştirmeli ve sabitlemeliyiz. Doğal afet sigortası yaptırıp afet çantamızı hazırlamalıyız. Bu çantayı kolay ulaşabileceğimiz ve hemen her gün görebileceğimiz bir yerde tutmamız gerekmektedir. Afet çantası içindekileri kişisel ihtiyaçlarımıza göre düzenlenmeliyiz ve altı ayda bir yenilemeliyiz. Deprem sırasında güvenli bir yerde ÇÖK-KAPAN-TUTUN davranışlarının nasıl yapılacağını öğrenmeliyiz. Depremden sonra alt yapı tesisatlarının kapatılması, ateş kaynağının kullanılmaması ve önceden belirlenmiş olan buluşma yerlerinde bir araya gelinmesi gibi önlemleri almalıyız.
Diğer bir önemli konuda ilkyardım. Deprem sonrası profesyonel yardım gelene kadar geçen zaman, insan yaşamı için çok önemlidir. “Altın Saatler” denilen bu zaman diliminde temel ilkyardım uygulamaları çok önemlidir ve ilkyardım bilenler kendi yakınlarına yardımcı olabilecektir. Bu nedenle ilkyardım malzemeleri bulundurup ilkyardım eğitimi almalıyız.