Bu bizim son yüzyılımız mı?

İnsan, Güneş’in sonuna şahit olabilecek mi?

rees

Kozmoloji ve astrofizik profesörü ve aynı zamanda astronom (gök bilimci) Sir Martin Rees, medeniyetin devamında bilim adamlarının etik olmalarının ne kadar önemli bir rol oynayacağına değiniyor.

“Global çevre üzerinde insan etkisi-sera gazları, türlerin kitlesel dışlanması- da eşi görülmemiş şekilde bu yüzyılda gerçekleşti.”

Rastgele 10.000 kişiyi alırsanız, 9.999’u bazı ortak özelliklere sahiptir: Onların uğraş alanları yerküre ile ya da onun yakınıyla ilgilidir. Geriye kalan tek kişi ise astronomdur ve ben bu türden olanlardan biriyim. Bu yüzyılda bilim dünyayı her zaman olduğundan daha fazla değiştirmekle kalmadı. Aynı zamanda yeni ve farklı yollar da buldu. Hedef gözeten ilaçlar, genetik modifikasyon, yapay zeka,hatta belki de beyne konan implantlar insan kimliğini değiştirecekler. Ve insanlar binlerce yıl boyunca fizik ve karakter değiştirmemiş olsalar da bu yüzyıl içinde bu da gerçekleşebilir. Tarihimizde yeni bir şey. Global çevre üzerinde insan etkisi-sera gazları, türlerin kitlesel dışlanması- da eşi görülmemiş şekilde bu yüzyılda gerçekleşti. Ve bu gelen yüzyılı zorlu yapıyor.

“Bir bilim insanı keşif yaptığı zaman, onun bu keşiflerin nasıl kullanılacağı konusunda fikri yoktur”

Biyo ve siber teknolojiler çevre dostudur, kendi alanlarında etkileyici çözümler sunuyorlar. Bunları yaparken aynı zamanda enerji ve kaynaklar üzerindeki baskıyı da azaltıyorlar. Ama karanlık bir tarafları var. Her şeyin birbirine bağlandığı dünyamızda, yeni teknoloji bir fanatiği ya da bilgisayar virüsleri tasarlamayı bilen garip birilerini harekete geçirerek bazı felaketleri tetikleyebilir. Hatta bu terör amaçlı olmaktan çok basitçe teknik bir yanlışlıktan kaynaklanabilir. Ve ortaya çıkan olumsuz durumun global bir etkisi olacaksa yıkım olasılığı kabul edilemez. Hakikaten Bill Joy bir makale yazarak robotların bize hükmetmesi ve sonrası konusundaki detaylı ilgisini dile getirmişti. Basit bir çözüm önermesi ilginçtir. O da kendisinin tabiriyle küçük çaplı bir fedakarlık. O bilimden tehlikeli olabilecek şeyleri atmak ve diğer şeyleri tutmak istedi. Şimdi bu düşünce iki nedenle saçmalık derecesinde kırılgan. Birincisi her bilimsel keşfin tehlikeli olduğu kadar iyi de sonuçları vardır. Ve aynı zamanda bir bilim insanı keşif yaptığı zaman, onun bu keşiflerin nasıl kullanılacağı konusunda fikri yoktur. Ve bunun anlamı şudur ki, eğer bilimin faydalarından yararlanmak istiyorsak riskleri de kabul etmeliyiz. Kabul etmeliyiz ki tehlikeler olacaktır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ortamda ne olduğunu anlamak için geri gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Atom bombasını bir çok nedenle yapma işinde rol almış bilim adamları ellerinden gelen tek şey olarak onun tehlikeleri konusunda dünyayı uyarmak olduğunu düşündüler.

“Bilimde sorumluluk konusunda yaşamış en büyük insan belki de, benim de tanıma fırsatı bulduğum Joseph Rotblat’dır.”

Kendisi, Pugwash barış hareketini kuran kişidir. Einstein’ı, Bertrand Russell’ın ünlü bildirisini imzalamak için ikna etmiştir. Böylece sorumlu bir bilim adamı örneği oluşturdu. Bilimi iyimser bir biçimde kontrol altında tutmakta, bunun için de hangi kapıların açık hangi kapıların kapalı olacağını seçmede Joseph Rotblat türünden zor gün dostlarına ihtiyacımız var.

Sadece kampanya yapan fizikçilere değil, aynı zamanda biyologlara bilgisayar uzmanlarına ve çevrecilere ihtiyacımız var. Yine akademisyenler ve bağımsız girişimciler; devlet hizmetinde çalışanlara ve ticari baskılar altında çalışan şirket çalışanlarına oranla daha özgür olduklarından daha özel bir sorumluluğa sahipler.

“Güneşin sonuna şahit olan insanlar olmayacak; bizden bakterilerden faklı olduğumzu kadar farklı olan canlılar bu sona şahit olabilecek.”

Güneş, dört buçuk milyar yıldır parlıyor, sıcaklığını kaybetmesine bir altı milyar yıl daha var. Şematik olarak zamansız bir resim içinde yarı yoldayız. Yeryüzünde herhangi bir hayat kalmamasına bir diğer altı milyar yıl var. Güneş söndüğü zaman insanların hala orada olacağını sanan, düşünceden yoksun bir eğilim de mevcut. Oysa ondan sonra ortaya çıkacak herhangi bir yaşam ve zeka türü bizim bakterilerden farklı olduğumzu kadar bizden farklı olacak. Zekanın ve karmaşıklığın açıklığa kavuşması için hala önümüzde muazzam bir yol var. Burada yeryüzünde ve muhtemelen çok ötesinde.

“Yeryüzünün ve ötesinin karmaşıklığının anlaşılmasında hala başlangıçtayız.”

Eğer yeryüzünün hayatını bir tek yıl olarak düşünürseniz, 21. yüzyıl yalnızca Haziran ayının içindeki bir saniyenin çeyreği olurdu.Bir yılın çok ufak bir parçası. Yine de bu çok büyük kozmik bakış açısında bile yüzyılımız çok çok özel. En başta insanlar kendi kendilerini ve kendi gezegenlerini değiştirebilirler.

“İnsan eseri değişiklikler dünyanın yaşını yarı yarıya azalttı.”

Yerkürede büyük göktaşı etkileri ya da volkanik patlamalar gibi ani travmaların dışında hiçbir şey aniden olmaz. Fakat Dünya tarihinin sadece çok ufak bir bölümünde, son bir milyonuncu bölümünde birkaç bin yılda bitkilerin biçimleri daha önce olandan daha hızlı biçimde değişti. Bu tarımın başlangıcının sinyaliydi. Değişiklik, insan popülasyonları büyüdükçe arttı. Sonra diğer şeyler daha hızlı biçimde oluştu. Sadece son 50 yıl içinde (bu Dünya’nın yaşının milyonda birinin yüzde biri) atmosferdeki karbondioksit miktarı kaygı verici biçimde artmaya başladı. Gezegen radyo dalgalarını yoğun biçimde emmeye başladı. Bütün TV, cep telefonları ve radar transmisyonları… Ve bir başka şey ortaya çıktı. Metalik nesneler çok küçük olsalar da (en fazla birkaç ton!) yerkürenin etrafında yörüngeye oturdular. Bu insan eseri değişiklikler dünyanın yaşını yarı yarıya azalttı.