İstanbul Uluslararası Sismik Riskin Azaltılması Konferansı’nın ardından

8-10 Aralık tarihleri arasında 7 Ağustos ve 12 Kasım 1999’daki depremlerin 10’ncu yılında İstanbul Grand Cevahir Hotel’de gerçekleştirilen İstanbul Uluslararası Sismik Risk Konferansı’na İstanbul Valisi Muammer Güler, devlet bakanı Çemil Çiçek gibi devlet adamları, uluslararası katılımcılar ve akademisyenler katıldı. Sunumlarla desteklenen somut projelerin aktarıldığı konferans’tan depreme artık kader olarak bakılmadığı, deprem riskine karşı önlemler alındığı, devletin artık STK’larla (Sivil Toplum Kuruluşları) işbirliği yapmaya başladığı gönüllülük sistemi için adım atıldığı sonucu çıktı.

Sismik riskin azaltılması çerçevesinde ulusal ve uluslararası çalışmaları bir araya getirmeyi, paylaşım ve işbirliği ortamı oluşturmayı amaçlayan konferans  1999 depremleri sonrasında Türkiye’de  sismik riskin azaltılmasına dair yapılan ve devam eden projeler, İSMEP kapsamında yapılanlar ve Şili, Bhutan, Romanya, Ermenistan, Çin, Hindistan, Portekiz gibi ülkelerde sismik riskin azaltılmasına yönelik çalışmalar bizzat uluslararası katılımcılar tarafından bine yakın  katılımcıyla üç gün boyunca paylaşıldı.

1999 Marmara depremlerinden bu yana 10 yılda neler yapıldı?

  • Dünya Bankası ülke direktörü  Ulrich Zachau, Türk Hazinesi ile birlikte destekledikleri İstanbul İl Özel İdaresinin 2006 yılında başlattığı, risk yönetimi konusuna odaklanan ilk proje olan İSMEP’İ,  yerel afet yönetimi kapasiteleri konusuna odaklanmış, okulları, hastaneleri ve başka önemli kamu teşkilatlarını da bu kültürel mirasın korunması konusuna dahil eden bir proje olarak değerlendirdi. Zachau, konuşmasında Marmara depreminden sonra yeniden yapılandırma projesi kapsamında oluşturulan ve depremzedelere telafi ödemelerini gerçekleştiren Türkiye sigorta fonu havuzunun da önemini vurguladı.
  • Başbakanlık Afet Acil Durum Yönetimi Başkanı Hasan İpek, Türkiye’de neler yapıldığını detaylı olarak anlattığı konuşmasında İSMEP kapsamında yapılan güçlendirme çalışmalarını,  “İstanbul’da okullardan başlanarak sağlık kuruluşlarında ve altyapı unsurlarında iyileştirme çalışmaları yapılmaktadır.  Bu çerçevede Dünya Bankası’ndan sağlanan finansman kapsamında 2473 kamu binası elden geçirilmiş, 300 bina depreme karşı güçlendirilmiş, 13 bina yeniden inşa edilmiş, 33 binanın da yeniden inşası devam ediyor. Sağlık sektöründe ise, şu an 3 tane hastanenin ve 1 semt polikliniğinin güçlendirme çalışmasını tamamlanmış,  Levent Semt Polikliniği yıkılıp yeniden yapıldı” cümleleriyle özetledi.

Konuşmasında  değişen arama-kurtarma sistemini detaylı olarak anlatan İpek, ayrıca acil durumlarda arama-kurtarma yapan sivil savunma arama-kurtarma birliklerinin kurulduğunu, çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu bu alanda faaliyete başladığını belirtti.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından güçlendirme yönetmelikleri yapılarak güçlendirmelerin düzenli hale getirildiğine de değinen İpek, yine Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından, yapı sistemi ve hammaddelerle ilgili olarak, üretilen malzemelerin kalite standartlarının yerinde kontrol edildiği bir sistem kurulduğunu belirtti.

İpek, son olarak uluslararası çalışmalarda Türkiye’nin geldiği noktayı şöyle özetledi: “  Türkiye NATO ve BM içerisinde aktif olarak yer alırken, Avrupa Birliği içerisindeki “MIC Center”la üyelik görüşmelerini sürdürüyor. Ayrıca Türkiye’nin bölgesel birçok iş birliği bulunmaktadır. En son, NATO’nun Kazakistan’da düzenlediği tatbikata, 59 personel, 3 tır, birçok araçla katıldık ve NATO üyesi olarak iyi bir temsil gerçekleştirildi. Türkiye, Karadeniz Ekonomik İş Birliği (afetle ilgili alanı), Kafkaslar’da GUAM İş Birliği gibi bölgesel iş birliği kuruluşlarını teşvik etti, bu birliklere üye oldu. Türkiye geçen yıl SEMEP’te dönem başkanıydı ve merkezi İstanbul’da olan, askeri birliklerin depremde afetzedelere yardımını öngören Balkanlardaki “SİBRİK” iş birliğinde çok aktif olarak yer alıyor. Bu süreç içerisinde birçok ülkeyle, afetlerde ikili iş birliği anlaşması yapıldı. Ayrıca, yine Birleşmiş Milletlerin desteklediği Türk-Yunan Ortak Görev Gücü kuruldu ve bunların anlaşmaları imzalandı”.

  • İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün kurumsal yapılanması, yürütülen çalışmalar ve gönüllük sisteminden bahseden bir başka konuşmacı İstanbul il afet ve acil durum müdürü Gökay Atilla Bostan, afetlere karşı hazırlıkta atılabilecek en önemli adımın, bilgilenmek ve bilinçlenmek olduğunun altını çizerek, bu amaçla  İSMEP projesi kapsamında 15 eğitim modülü hayata geçirildiğini, İstanbul halkının afetlere karşı hazırlanmasına yönelik olan güvenli yaşam eğitimleri Kasım 2009’dan itibaren uygulanmaya başlandığını, afet gönüllüleri eğitimleriyle toplam 1915 gönüllünün temel eğitimleri tamamlandığını belirtti.

Son olarak, İstanbul’da yapılan depremle ilgili bir diğer proje AFİS ‘e de konuşmasında yer veren  Bostan, bu proje kapsamında İstanbul’un muhtelif noktalarına konuşlandırılan, içerisinde arama-kurtarma ve ilkyardım malzemeleri gibi 38 farklı kalem içeren  500 noktaya afet istasyonu kurulduğunu söyledi.

  • Devlet Bakanı Cemil Çiçek ise konuşmasında,  “bir işe müdahale eden birden fazla kuruluş varsa esas yapılması gereken işler ortada kalıyor, afet yönetiminde yaşanan bu aksaklığı engellemek için   2009’da çıkarılan yasayla 17 Aralık’tan itibaren üç ayrı bakanlık bünyesinde faaliyet gösteren genel müdürlüklerimizi, başkanlıkları afetle ilgili afet risk ve kriz yönetimiyle ilgili yetkiler Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bünyesinde tek  çatı altında toplamaya çalışıyoruz”dedi.
  • 1999 depremleri sonrasında Türkiye konulu konuşmasında Boğaziçi Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İTÜ, Orta Doğu Teknik Üniversitesi konsorsiyumu tarafından İstanbul’un olası deprem tehlikesi karşısında kentin ve kentte yaşayanların olabildiğince az zarar görmesini sağlamak üzere önceden alınması gereken tüm önlemleri belirleyen bir teknik belge niteliğinde hazırlanan İstanbul Deprem Mastır planından bahseden  Murat Sungur Bursa, planın içeriğini yapı inceleme, güçlendirme, imar, hukuk, idari, mali, eğitim, sosyal, afet risk yönetimi çalışmaları olarak özetledi.
  •  Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü/Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. MUSTAFA ERDİK, Kandilli Rasathanesi’nin sisteminin özelliklerinden(tüm Türkiye için deprem yer hareketi ve deprem sonrası kayıp haritaları, Tsunami için Bölgesel Uyarı Merkezi), Marmara Bölgesi için erken uyarı sisteminin nasıl çalıştığından bahsetti.
  • “Deprem Yönetmeliğinin Gelişimi ve Mühendisler için Depremselliğin Değerlendirilmesi ve Güçlendirme Eğitimleri” konusunda sunum yapan Zekai Celep ise  1975 tarihli deprem yönetmeliğinin 1998 ve 2007 yıllarında güncellenmesiyle, mevcut binaların deprem güvenliğinin incelenmesi ve gerekli güçlendirmenin yapılması konusunda da bilgilerin ve kuralların yer aldığı yönetmeliğin son halinin oldukça modern bir yapıya kavuştuğunu vurguladı.  

Gelecekteki projeler

  • Haberleşme Genel Müdürlüğü 43 tane kurum, kuruluş ve 81 valiliğini kapsayacak olan “acil durum yönetimi bilgi ve haberleşme sistemi’ni donanımın alınmasıyla harekete geçirecek, bu sistem sayesinde tüm iller ve Ankara’daki tüm birimler bilgi ve haberleşme sistemiyle bir araya gelmiş olacak ve birbirleriyle Network üzerinden haberleşecekler.
  • Biri Avrupa Yakası’nda, diğeri de Asya Yakası’nda olmak üzere iki tane 7500 metrekarelik modern, afet ve kriz yönetiminde kullanılacak binalar inşa edilecek.

 

 

  • 2010 yılı içerisinde de, eğitim, sağlık sektörü, yurtlar ve sosyal hizmet binalarında da yoğun güçlendirme çalışmaları olacak.
  • Konferans süresince bilgi ve deneyim alışverişi için gereken olası yöntemler değerlendirildi. Türkiye’nin, bu bilgi ve deneyim paylaşımını, Türk Hükümeti, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve Afet Azaltma ve Yeniden Yapılanma Küresel Fonu (GFDRR) desteği ile, afet risklerinin azaltılması üzerine kurulacak bir Mükemmeliyet Merkezi aracılığıyla hayata geçirmeyi planlıyor.

  • İSMEP projesi kapsamında verilen güvenli yaşam 1 ve 2 eğitimlerini alan gönüllü katılımcılarla Türkiye’de gönüllük sistemi oluşturulmaya çalışıyor. Ortak bir veritabanı (database) ile STK’ların tek bir çatı altında toplanması da temel hedefler arasında yer alıyor.

İtalya’daki Gönüllülük Sistemi

Giovanni de Siervo, Türkiye ve diğer pek çok  ülke gibi depreme maruz kalan ülkelerden biri olan İtalya’daki gönüllülük sistemini detaylı olarak anlattığı konuşmasında, İtalyan sivil savunma sisteminin  yıllarca yapılan hatalardan alınan derslerin  iyi bir sonucu olarak ortaya çıktığını söyledi. 13.yüzyılda bile Floransa’da muhtaç insanlara yardım eden gönüllü bir kuruluş olduğunu söyleyen Siervo, İtalya’da çok gelişmiş bir gönüllülük sistemi olduğunu belirtti. En son yaşadıkları 6 Nisan depreminde aktif olarak çalışanların %50’sinin gönüllü olduğunu söylerken, sivil savunmada gönüllük sisteminin önemini vurguladı ve “gönüllülerin hepsi sertifkalı ve yaptığı işin sorumluluğunun bilincinde insanlar” diye ekledi.

Yaptıkları yatırımlarla güçlendirdikleri gönüllük sisteminin öneminin, politikacılar tarafından ilk kez  1966’da yaşanan Floransa’daki sel felaketinden sonra anlaşıldığını, 1980’de Güney İtalya’da yaşanan şiddetli deprem sonrasında ise afete müdahale edecek ekip olmamasından oluşan baskıyla  gönüllülük ile ilgili çıkarılan yasalarla bu noktaya gelindiğini belirtti. Çıkarılan yasaların önemini ise şöyle anlattı: “1992’de çıkan yasayla gönüllü kuruluşların sivil savunma sisteminde gönüllülerin rolü tanımlandı. 1992’den itibaren bu konuda perspektif değişti ve gönüllülük organizasyonel bir yapıya kavuştu. 2001’de çıkarılan yasayla da gönüllü kuruluşların sivil savunmadaki önemi tanındı ve gönüllü kuruluşların sivil savunmaya kayıtları yapılmaya başlandı.”

Konferans’ta İstanbul için olası deprem senaryoları açıklandı

Murat Sungur Bursa’nın sunumunda açıkladığı, 17 Ağustos depreminden 3-4 ay sonra Japonya Uluslararası İş Birliğiyle beraber oluşturulan; “a, b, c, d” diye devam eden dört ayrı senaryo üzerine, o günkü aciliyet içerisinde abartılı olarak İstanbul için hazırlanmış tabloya göre sonuçlar: (7.5 olan büyüklük (Magnitude) “ortalama büyüklük”, fay kırılma uzunluğu da “ortalama uzunluk” kabul edilmiş)

* 50 ila 60 bin arası ağır hasarlı bina,

* 70’le 90 bin civarında ölü,

* 1000’le 2000 arasındaki noktada su sızıntısı,

* Elektrik kablolarının yüzde 3’ünde kopma,

* 40 milyar ABD Doları civarında maddi kayıp,

* 330 bin çadıra ihtiyaç duyulacak,

* 500’le 600 bin civarında evsiz aile,

* 107-130 bin ağır, 400 bin hafif yaralı (inşallah öyle bir şey olmaz ama, bunların bir kısmının öleceğini öngörürseniz, bu ölü rakamı 250-300 bine çıkmaktadır),

* 30 bin doğalgaz kutusunda gaz çıkışı,

* 140 milyon ton enkaz,

* 1 milyon kişi kurtarma operasyonu,

Çok önemli bir deprem olduğu varsayılarak hazırlanmış olan, 2009 yılı sonu itibarıyla mikrobölgeleme çalışmasının son değerlendirmesine göre ise:

* 3500-5000 binada, toplam bina stokunun binde 4’ünde çok ağır hasar

* 20-30 bin binada ağır hasar

* 90-100 bin binada orta hasar

* 15 binle 30 bin arası can kaybı

* Yapısal hasar kaynaklı 26 milyar Türk Liralık mali kayıp

* Toplam 80-100 milyar Türk Liralık mali kayıp

* 500 bin civarında acil barınak ihtiyacı oldu.

Türkiye’de meydana gelen yıkıcı  Marmara depremlerinden  bu yana yapılan hazırlık çalışmalarının tanıtılmasının yanı sıra 26 ülkeden gelen 1000 katılımcı ile dünyadaki iyi örneklerin tartışıldığı konferans’tan, tüm afetlerden sonra bir onarım ve yıkılanı yeniden inşa etme üzerine kurulu yönetim anlayışının artık risk azaltma ve hazırlıklı olmaya doğru transformasyon içerisine girdiği, geçmişte kaçınılmaz olduğu düşünülen depremin ağır etkilerinin, aslında binalardan ve tedbirsizlikten kaynaklandığı görüşünün büyük ölçüde değiştiği ve afet zararlarını azaltmak üzerine kurulacak olan Mükemmeliyet merkezine  katılımı oluşturmanın ilk adımları güvenli yaşam eğitimleriyle atılmış olduğu  sonuçları çıktı.